Psikoterapi, Yunanca’da ruh ve zihin anlamına gelen “psukhē” ve iyileştirme anlamına gelen “therapeia” sözcüklerinin bir arada kullanılması ile oluşmuştur. Kişinin ruhsal dünyasının keşfi için kapı aralayan; düşünsel, duygusal ve davranışsal sorunlarının, geliştirilmesini istediği yönlerinin ele alındığı, iyilik halinin korunmasının hedeflendiği belirli bir teori ya da paradigmaya dayanan bir tedavi şeklidir. Bireysel psikoterapi, bireyin terapisti ile birebir çalışmasını ifade etmektedir. Terapinin gündemine alınan sorunlar, çeşitli ekoller çerçevesinde çözümlenip çalışılır.

Psikoterapiyi genelde,

halk arasında aile veya arkadaş sohbetleriyle eşdeğer tutma yanılgısı vardır; ancak psikoterapi, sohbet etmekten farklıdır. Terapinin merkezinde danışan vardır ve danışanın terapist ile kurduğu “terapötik ilişki” temelinde bir terapi yolculuğu başlar. Bu yolculukta, terapist danışana sınırları belli bir zaman diliminde, kişisel yargılarından arınmış olarak ve etik sınırlar çerçevesinde eşlik eder.

Terapötik ilişki, günlük yaşamdaki ilişkilerden farklıdır. Profesyonel, yapılandırılmış ve belirli kuramsal kavramlarla açıklanan bir ilişki şeklidir. Bu sayede sınırlar belirlenir, terapide güven ortamı oluşur ve danışan ruhsal dünyasını terapistine kolaylıkla açabilir.