Gelişim psikolojisinin önemini, aile tutumundan yasın biçimlerine kadar vurgulayan önemli bir film Close.
Close’un yapım ekibine bakıldığında;
2002 yılında dram-anlatı türünde çekilen filmin senaryosunu Lukas Dhont ve Angelo Tijssens; yönetmenliğini ise Lukas Dhont üstlenmiş. Film, Belçika-Fransa-Hollanda ortak yapımı ve bazı sahnelerde Belçika kırsalındaki huzurlu yaşama dair izleyiciye görsel bir şölen yaşatıyor.
Konusu İtibariyle Close
Filmin başında güzel arkadaşlıklarına tanık olduğumuz iki gencin (Léo ve Rémi), zaman içinde yetiştikleri aile yapılarının farklılığı ve ergenliğin çalkantılı dönemeçleri ile birlikte birbirlerinden nasıl uzaklaştıklarını görüyoruz.
Close’da iki ayrı karakter, iki farklı dünyayı net bir şekilde görebiliyoruz.
Léo, çiçek yetiştiriciliği ile geçimini sağlayan bir ailede büyümüş bir genç. Aile bireyleri birlikte iş yapıyor, Léo da okul dışında kalan zamanında ailesine yardıma gidiyor. Beraber bir şey üretebiliyorlar. Sınırları olan bir aile ve herkes sorumluluklarını yerine getiriyor. Duygusal olarak paylaşım içinde ve birbirlerinden haberdarlar. Anne-baba arasında uzlaşma var, bu durum çocukların da aileye bağlılığını artıran bir unsur.
Rémi ise henüz duygusal olarak olgunlaşmamış bir erkek çocuğu. Bunun bazı sebepleri var. Çocukluktan yetişkinliğe geçebilmek için bireyin kendinden hiyerarşik olarak üstte algıladığı ebeveynlerine ihtiyacı olur. Oysa Rémi anne-babası ile aile içi sınırların belirsiz olduğu bir ortamda yaşıyor. Ailesi onun ayrı bir birey olduğunu henüz fark edememiş. Örneğin, annesi oğlu banyo yaparken kapının kilidini açması için oğluna ısrarcı olabiliyor. Hayatı aynı çatı altında geçiren “çocuklar” gibiler. Remi, gece tek uyumakta zorluk yaşıyor. Bazen anne-babası ile bazen de arkadaşı Léo ile yatağını paylaşıyor. Burada da önemli bir sınır ihlali var.
Filmin bir sahnesinde Léo’nun Rémi’ye hikayeler anlatarak sesler çıkararak aynı bir bebeği uyutur gibi uyuttuğunu görüyoruz. Uyku regrese olduğumuz, adeta anne karnına döndüğümüz, kısa bir dinlenme ve yenilenme sürecidir. Ancak Rémi’nin anne temsili kapsayıcı, şefkat verici, sınırları net biri değil. Bu nedenle uyumak, sınırları belli olmayan bir boşlukta kaybolmak kadar ürkütücü onun için. Annesiyle arasında bir sınır olmaması, çocuğun kaybolma duygusu ile büyük bir anksiyete yaşamasına yol açar. Filmin ilerleyen süreçlerinde bu anksiyete giderek daha çok fark ediliyor.
Ödipal dönemde, ebeveynlerine dürtüyle yönelen çocuk, ebeveynleri bu dürtüye cevap vermediğinde dürtüsel enerji nötrleşerek sevgiye dönüşür. Bu olmadığında ise çocuğun kafası karışır, ebeveynden gelen dürtüyü geri çeviremediği gibi bu dürtüden korkar da. Dürtü olmadan da sevgi ilişki kurulabilmesi için çocuğun sağlıklı bir bakım verene ihtiyacı vardır. Aksi halde, kurduğu her bağ ve yakın temas kendinde dürtü uyandırır ve bunu tehlikeli bulur.
Filmin başlarında Sophia’nın yaptığı sınır ihlallerini görüyoruz. Léo ve Remi ile fazla samimi, vücut hatlarını belli eden kıyafetleri var ve temas ederek konuşuyor. Oğlu ve arkadaşı tarafından verilen saf sevgiyi “beğenilme” olarak kabul edip bundan narsisistik bir haz duyuyor. Fazlasıyla dürtüsel ve aslında istismar eden bir anne. “Sadık bir oğul hayali kuruyorum, eğer hak ediyorsan her zaman yanındayım” diyerek bunu gerçekleştirilmesi gereken bir ideal gibi sunmaya, oğlu ve arkadaşı üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. Oğlunun dış dünyaya yönelmesini istemiyor, bu yüzden kendi oluşturduğu çekim alanı ile onu kendi elinde tutmaya çalışıyor.
Okulda kendilerini tanıttıkları sahnede Léo’nun ilgi alanlarının erkek çocuk dünyasına uygun olduğunu görebiliyoruz. Leo’nun zihni, mağarada düşmandan saklanma/savaş oyunu oynamak, Dünya’yı keşfetmek gibi etki alanını genişletmekle ilgili konularda çalışıyor. Buz hokeyi oynuyor, okulda diğer erkek çocuklarla sosyalleşebiliyor. Okulun zorlu yanlarıyla başa çıkabiliyor, olumsuz duygularla da arası iyi. Kendisine sataşan çocuklara tepki veriyor ve kendini koruyabiliyor.
Rémi ise daha çok içsel-duygusal konularla ilgili görünüyor. İyi bir enstrüman çalmak, annesi tarafından “görülmek”, “beğenilmek” arzusu içinde. Sahnede konser verirken son derece kaygılı, annesi beğensin istiyor. Spor yapmak, hareket etmek, keşfetmek, kendini savunmak, sosyalleşmek gibi etki alanını genişletmekle ilgili konularda bir girişimde bulunmuyor. İçedönük ve immatür yapısı, onun okul hayatında da sadece Léo ile arkadaşlık yapabilmesine neden oluyor. Yeni kişilerle tanışmak ve iletişimi sürdürmekte zorlandığını, bunları Léo’dan destekle yapabildiğini görüyoruz.
Okul Remi için çok stresli bir yer. İçindeki boşluğu aynı bir bebeğin fiziksel temasla sakinleşmesi gibi başını Leo’nun omzuna koyarak ve ona temas ederek dolduruyor. Dış dünyanın gerginliğini bu şekilde atıyor ve içsel dinginliğe ulaşıyor. Fakat yeni başladıkları lisedeki arkadaşları, bu durumu farklı algılıyor. Remi ve Leo sürekli yan yana ve temas halinde oldukları için, bu durum Leo ve Remi’nin aralarındaki yakınlığın sevgili gibi algılanmasına sebep oluyor. Bu zamana dek böyle bir yorum almadıkları ve bu durum Léo’nun kimliğine uymadığı için kendisi bu duruma çok kızıyor, ancak Rémi’nin Leo’ya kıyasla daha tepkisiz kaldığını görüyoruz.
Bu olay, Leo’nun giderek Remi’den uzaklaşmaya başlamasının kilit noktası. Leo dış dünyaya yöneldikçe, Remi acı çekmeye başlıyor çünkü çok yalnız. Erkeklerin dünyasında yer edinemiyor, kendini savunamıyor. Tekrar aralarının iyi olması adına, Leo’yu mutlu etmek için elinden geleni yapıyor. Bu davranış biçimini kendi annesi ile ilişkisinden öğrendiği için aynısını Leo ile olan ilişkisinde de sürdürme gayretinde. Fakat Leo bu yakınlıktan artık çok rahatsız ve karşılık vermiyor.
Zamanla aralarındaki gerginlik, ihtiyaçları karşılanmadığında ağlayan bir bebek gibi Remi’nin kavga çıkarması ile büyüyor. Leo, Remi’nin içindeki boşluğu doldurma gayretinden artık yorulmuş ve giderek ondan uzaklaşmış bir durumdayken bir gün okul sonrası Remi’yi beklemeden oradan ayrılıyor. Tüm okul gezi etkinliğine gittiğinde Remi onlara katılmıyor ve bir süre sonra Remi’nin intihar haberi öğretmenlere iletiliyor.
Close’da farklı yas tutma biçimlerinin de işlendiğini görüyoruz.
Okul, intihar sonrası süreçte duyarlı adımlar atıyor. İntihar haberini önce ailelere veriyor ve öğrencilerin yası aileleri ile birlikte başlatmalarını sağlıyor. Sağlıklı bir yas sürecinin yaşanması için – filmin bu kısmı gerçekten örnek teşkil etmekte- sınıflarda grup terapileri, paylaşım grupları oluşturuyorlar. Leo’nun bu sahnelerde künt bir ifadeyle oturduğunu, pek konuşmadığını, duygularını bastırdığını görüyoruz. Dikkatini bir süre buz hokeyi oynayarak dağıtmaya çalışıyor. Remi’nin annesini birkaç kez ziyaret ediyor.
İki aile arasındaki farkı yas tutma biçimlerinde de görebiliyoruz. Leo’nun ailesi oğullarına karşı saygılılar, yas tutarken içinden geldiği gibi hareket ettiğinde ona izin veriyor ancak uzaktan takip ediyorlar. Leo, Remi’nin odasına girmek için ziyarete gittiğinde Sophia (anne) saçını yeni kestirdiğini, beğenip beğenmediğini soruyor. Yani henüz bu kayıp sürecini göğüsleyebilecek duygusal olgunlukta değil.
Yas tutmak sevgi bağı ile ilgilidir. Annenin ise sevgi kaybından dolayı bir acıyı göğüslemekten ziyade; narsistik yatırım yaptığı birini kaybetmenin öfkesini taşıdığını izliyoruz. Sophia sorunu çevrede arıyor ve yas tutma sürecine uzun süre giremiyor. Sophia ve Peter, Leo’nun ailesine yemeğe gittiklerinde ilk defa bir duygusal paylaşımda bulunabiliyorlar.
Leo’nun kendi kendini suçlaması ve Remi’yi kendinden uzaklaştırdığına dair itirafı üzerine Sophia’nın öfkesine ve ilk defa gerçekten acı çektiğine tanık oluyoruz. Çünkü sağlıklı hiçbir çocuk, sadece arkadaşı kendinden uzaklaştığı için intihar etmez. Sophia burada başka sorunların da var olduğuna ve Remi’yle sağlıklı-yeterli bir bağ kuramadığına dair önemli bir farkındalık yaşıyor.